Muse

 We keep Archaeologs ad-free for you. Support us on Patreon or Buy Me a Coffee to keep us motivated!
added by

Musalar, Yunan mitolojisindeki ilham perileridir. Yunanca “mousa”, Latince “Musa” olarak adlandırılırlar. Bazı kaynaklarda “Müzler” olarak da karşımıza çıkarlar. “Mousa” kelimesi kökeni Yunanca akıl, düşünce, yaratıcılık gücü kavramlarını içeren “men” kökünden gelmektedir. Yalnızca şairlere şiirler esinlemezler, daha büyük etki alanına sahip perilerdir. Bu alan sanatın her türünü, yaratıcılığın, zekanın tüm görünümlerini içerir.

Musaların kökeni hakkında Pindaros’un Zeus’a İlahi’sinde şöyle bir anlatım geçer: Dünya’nın yaratılışı tamamlandığında Zeus sessizce hayranlığa kapılır ve bu yaratımın mükemmel olması için Tanrılara bir şeyin eksik kalıp kalmadığını sorar.

Eksik olan, yaratılışın tümünü söz ve müzikle övecek olan bir sestir. Bunun için ilahi bir ruha ihtiyaç vardır. Tanrılar Zeus’tan Musaların yaratılmasını diler. Hesiodos ise Musaların kökeninden Theogonia isimli eserinde bahseder. Zeus’un dokuz gece boyunca Mnemosyne (Hafıza) ile birleştiğini ve gerekli zaman dolduğunda Mnemosyne’nin Olimpos’un doruğunda dokuz Musa’ya hayat verdiğini anlatır:

Olymposlu Musalar, koca kalkanlı Zeus’un kızları
Eleutheros yamaçlarının kraliçesi Mnemosyne
Kronos oğluyla birleşip Pieria’da getirdi onları dünyaya
Belaları unutturmak ve kaygıları dindirmek  için.
Dokuz gece buluştu onunla kutsal yatağında
Zengin akıllı Zeus, ölümsüzlerden uzakta
Günler aylar geçip bir yıl tamam olunca
Dokuz kız getirdi dünyaya Mnemosyne.
Dokuz eş yürekli kız bunlar
Ezgiler söylemektir bütün işleri,
Başka hiçbir kaygı yoktur yüreklerinde

Hesiodos, Apollo’nun himayesi altında bulunan Zeus’un bu dokuz kızına aşağıdaki isimleri ve işlevleri atfeder, bunlar sanat tarihinde karşımıza çıkan betimleriyle birlikte şu şekildedir:

Kaliope: Belagatın ve epik şiirin Musa’sıdır. Defnelerle taçlandırılarak süslenmiş haşmetli bir tavır içerisinde temsil edilir. Sağ elinde kalem, sol elinde ise kitap taşır. Çevresinde Homeros’un ve Virgilius’un ölümsüz şiirleri İlyada, Odessa ve sonraki dönem Roma betimlemelerinde Eneida bulunur.

Klio: Tarih Musa’sıdır. Bir kağıt rulosu veya bir kitap sandığı ile defne yaprakları ile taçlanmış bir şekilde görülür.

Erato: Lirik şiir Musa’sıdır. Mersin ve güllerle taçlanmış olarak bir elinde lir, diğerinde ise mızrap taşırken görebiliriz. Yanında yayı ve ok kutusuyla birlikte genelde bir de Eros görülür.

Euterpe: Müzik Musa’sıdır. Çiçeklerle taçlandırılmıştır ve müzik notaları taşır. Yanında bir flüt, obua veya diğer müzik enstrümanları da bulunabilir.

Melpomene: Trajedi Musa’sıdır. Sert bir ifade ile büyük bir zenginlik içerisinde görülür. Güzel varoluşun figürüdür. Üzüm yaprakları ile taçlandırılmış ve sandalet giydirilmiştir. Bir elinde trajik bir maske veya bir hançer, diğerinde ise asalar ve taçlar taşır.

Polimnia: Hitabet ve yazım sanatı Musa’sıdır. İncirlerle taçlandırılmış ve beyaz giyinmiştir. Ayakta ve düşünceli bir tavır içerisinde bir yerlere yaslanmış olarak görülür.

Talia: Komedi Musa’sıdır. Başında sarmaşıklardan bir taç ile sağ elinde komik bir maske taşır ve bağlı potinler giyer.

Terpsikore: Dansın Musa’sıdır. Çok genç, neşeli ve canlı bir kızdır. Çiçeklerden yapılmış taç ile arp çalarak yürür.

Urania: Astronomi’nin Musa’sıdır. Yıldızlarla taçlandırılmıştır ve mavi bir giysi giyer.

Musaların sayıları bir, üç, dört, beş, yedi, sekiz ve dokuz arasında değişir. Dokuz tane olduklarını söyleyenler bunların gök cisimlerinin ruhlarıyla ilişkili olduğuna atıfta bulunurlar. Buna göre: Urania; gök kubbenin ruhunu, Poliminia; Satürn’ün ruhunu, Terpsikore; Jüpiter’in ruhunu, Klio; Mars’ın ruhunu, Melpomene; Güneş’in ruhunu, Erato; Venüs’ün ruhunu, Euterpe; Merkür’ün ruhunu, Talia; Ay’ın ruhunu yansıttığı söylenir. Musaların üç tane olduğunu söyleyenler ise onların Dilbilgisi, Hitabet ve Diyalektik olan üç vaaz ve öğüt vermeyle ilişkili sanatla alakalı olduklarından bahseder. Bunun yanı sıra İtalyan Rönesans hümanistlerinden Pierio Valeriano, bu dokuz ilham perisinin insanın konuşmasını sağlayan dudaklar, telaffuzu mümkün kılan dört ana diş, dil, telaffuz için havanın geçtiği yer ve sesi oluşturan maddenin türediği akciğerlerin iç bükeyliği olmak üzere dokuz araçla da ilişkili olduğunu söylemiştir.

“İlham Nedir?”:

“Deneyim, bize akılla ne kadar ısrar edersek ilhamdan o kadar uzaklaştığımızı göstermektedir. Eski bilgeler, sırrın, insan içinin boş kamışa dönüşmesi ve sezginin kamışların içinden akmasında yattığını söylemiştir. Ve o anda mucize gerçekleşir: Biz, boş olmaya daha doğrusu, içi boş olmaya devam ederiz; bir yığın görüntü ile dolup taşar ve çabucak davranmaya mecbur ediliriz.  Hemen o anda söze dökülmeyen, tuvale aktarılmayan, yazılmayan ya da işlenmeyen şey kaybolacaktır. Bu eserler bize tam anlamıyla bize ait değildir; bir şey ya da birisi bize onları verir, bizim işimiz algılamak ve aktarmaktır.”

http://eskisehiraktiffelsefe.org/musalar/Copied

0