Homeros’un söylemiyle: “Açıklarda, şarap renkli denizde, bir ülke var ki, zengin olduğu kadar da güzel, dalgalar içinde yapayalnız. Burası Girit’tir işte.”
Girit’in kuzey sahilinde bulunan Knossos Sarayı, Minoslular tarafından inşa edilen 4 muhteşem saraydan en büyüğüdür.
Yaklaşık olarak MÖ 1.700’de inşa edilen bu saraylar, Girit’in 4 küçük krallığının merkezleriydi. 5 katlı bir yapıya sahip olan Knossos Sarayı, hepsi merkezdeki iç avlu etrafına dizilmiş yaşam alanları, ibadet ve eğlence yerleri, atölyeler ve depolardan oluşan 1.300 odalı bir labirentti. Buradaki karmaşık tasarımın, Kral Minos’un yarı insan yarı boğa bir canavar olan Minator’u yeraltına hapsettiği Yunan destanı Labirent’e ilham verdiği söylenmektedir.
Knossos, Malya, Festos ve Kaktos dahil tüm Girit sarayları, Minosluların Akdeniz çapında gerçekleştirdikleri zeytinyağı, şarap ve kumaş ticaretinden elde edilen gelirle inşa edilmiştir.
MÖ 3.000 yıllarında ortaya çıkan Minoslular, Avrupa’daki ilk medeniyeti yaratmış ve geriye sadece büyük saraylar değil, kaliteli çömlekçilik ve metal işleme yöntemleri de bırakmışlardır. Minos uygarlığının MÖ 1.450 yılı civarında çökmesi, Mikenlerin Yunanistan anakarasından ilerleyerek Girit’i ve Minos deniz ticaretini ele geçirmelerine fırsat vermiştir. Rodos’ta, Kıbrıs’ta ve Anadolu’nun güneybatı kıyılarında koloniler kuran Mikenler, sonrasında Ege’de yaşanan genel kargaşa hali yüzünden MÖ 1.220 yılı civarında beklenmedik bir çöküşe uğramışlardır.
Minos ve Miken medeniyetleri, Antik Yunan döneminde, haklarında pek çok mit ve efsane üretilen kayıp ve çok değerli medeniyetlerdi. Bu efsanelerden bir tanesi Truva şehrinin Mikenler tarafından yağmalanmasıdır. Yunan şairi Homeros bu efsaneyi İlyada isimli eserinde anlatmıştır.
Emma Marriott – Sayılarla Dünya Tarihi
https://yolvemacera.com/knossos-sarayi-1300-odali-labirent/Copied