İ.Ö. 332-331 tarihleri arasında Büyük İskender tarafından kurulan İskenderiye kenti, Eskiçağ şehircilik anlayışının en modern örneği olarak gösterilir. Akdeniz’deki bu küçük liman kentinin bulunduğu yer, Büyük İskender’i çok etkilemişti; çünkü Pharos adasının yakınındaki doğal yapı, teknelerinin manevrasına çok elverişliydi. Kentte yerli halk, Makedonyalı muhafızlar, bazı Yunanlı göçmenler ve bir Yahudi azınlığı yaşıyordu. Efsaneye göre kentin çevre sınırını İskender çizmiş ve kent Rodoslu mimar Dinokrates’in planlarına göre genişletilmişti. Arkeoloji araştırmaları ve kazılar sonucu, tahkim edilmiş bu limanın planları belirlenebilmiştir. Uzunluğu 5000m, eni 2000m olan paralel kenar bir alandaki kentin geniş caddeleri dik açıyla kesişiyordu. Ama nüfusun hızla artması, kentin sınırlarının genişlemesine neden oldu, bunun sonucundada Ptolemaios I Soter'in kararıyla kent yeni koruyucu surlarla çevrildi. Coğrafi konumu ve ustaca yapılmış limanı sayesinde İskenderiye iktisadi bir merkez ve Eskiçağ’ın en ünlü limanlarından biri oldu. İskenderiye’ de, kuruluş tarihi olan İ.Ö. 332-331 ile Araplar tarafından fethedildiği İ.S. 641 yılları arasında, bin yıla yakın bir dönem boyunca, birbirini izleyen çeşitli uygarlıklar yaşadı. İ.Ö. 331’den 31’e dek, İskenderiye bir Yunan-Mısır krallığının başkenti oldu. İ.Ö. 31’den İ.S. 325’e kadar Roma İmparatorluğu’nun egemenliğinde kalan kent, 326’dan 641’e kadar Bizans İmparatorluğunun denetiminde de kaldı.